Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Şubat, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İçimizdeki "engel"

Hayatta farklı düşünceye, zekaya sahip insanlar vardır. Yaşama amaçlarını belirlemekte bile zorluk çekenlerini tanıyorum. İnsan için dış görünüş Allahın bize verdiyi bir hediyedir. Nasıl olmasını düşünmeden o hediyeyi ömrümüzün sonuna kadar sahiplenip, öldüyümüzde Allahın bize verdiyi emaneti olarak toprağa geri vermeliyiz. Bazıları dış görünüşünden memnun olmaz, ama düşünmezler ki, insanın güzel ve ya çirkin görünmesi onun içi ile alakalıdır.  Bazen birini gördüyümüzde yüzünde nur var diye aklımızdan geçiririz. İşte tam da bu konu ile ilgili denilen ve düşünülen bir şeydir. Bir insanın içinde kara düşünceler, kibir, nefret varsa onun güzelliyi kaybolur, yüzü solar, kalbinde barındırmış olduğu karalıklar yüzüne yansır. Aslında çırkin insan yoktur, insana çirkin demek günahtır. Çünki bütün insanlar Allahın eseridir. Bu nedenle mantıklı düşünen insan kimseyi çirkin diye anlatamaz. Dış güzelliyi insanın iç duyguları, düşünceleri ile alakalı olan bir meseledir. Eger bir insan

Ne istiyorum?!

Yazmak istiyorum her şeyden önce. İçimdekileri kağıtlara dökmek, kalemin mürekkebi ile beyaz kağıdı süslemek istiyorum. Sayfalarca yüreyimden kopanları, çığlıklarımı, bazen ise sessizliyimi yazmak istiyorum. Hayatımı, yaşadıklarımı ve yaşamak istediklerimi yazmak istiyorum. Şu an ne düşündüyümü, ne istediyimi yazarak belirlemek istiyorum. İnce çizgileri olan bir sayfa açıp, kahvemi yudumlayarak, o an aklımdan geçeni hiç deyişmeden yazmak, hayallerimi, içimde büyüttüyüm, dolup-taşan duygularımı o sayfada yerleştirmek istiyorum. Duygularım var benim her yürek taşıyamaz, hisslerim var her insan anlayamaz, içimde olan bağırmaya hazır çığlıklarım var her kes duyamaz ve sessizliyim var çok derinlerimde.... Sonra beklentilerim var, arzuladığım şeyler var, yanımda olmasını istediklerim var, çok sevdiklerim var, birde sevemediklerim var... Her insan yüklüdür ama benim daha derinde ve daha ağırdır yüküm. Çünki duygu dolu yükü taşımak biraz daha zordur. Yapmak istediklerimi hemen istiyo

Yol...

Uzun yol gitmeyi severim ama , yalnızlığa, gidilecek yere ve gitme araçına göre deyişir. Uzun yol düşünmek için bol zamanın olmasıdır. Cam kenarına oturup, hayaleri müziklere sığdırmaktır. hayatın offline, düşlerin online olmasıdır. bir film gibi pencerede hisslerinin sahnelenmesidir.  Yol güzeldir, ama ne zaman?  Yüreyine yakın olan insanla birlikte yolculuk yaptığında.  Sevdiyinle uzun yolun tadı başka olur, o anı, o saatleri yaşamak farklıdır ve tarif edilemez derecede zevklidir. Araba giderken kışın beyaz toprakların seyr edilerek geride kalması, çam ağaçlarının birer-birerkoşar gibi görünmeleri insana yolun güzelliyini anlatır.  Boş toprakların yalnızlığı görünür bazen, bir de aksi yönde haraket eden araçların sesi duyulur. Her kes bir yerlere ulaşmak için hızla gitmekte. Elektrik direklerinin sırasını diğerine vermesidir bazen uzun yol. Sari sünbüllerin rüzgarda titreyişini görmektir.  Düz yol rahattır, ama zevki yoktur, tıpkı sıradan bir hayat yaşar gibi.

Sahiplenmek....

İnsanlar duygularını farklı şekilde yansıtırlar. Her insan başka yaşar aşkı, sevgiyi, sevinçi, kederi, korkuyu ve diğer hissleri. Hissler ne kadar aynı olsa da, kadın ve erkek olarak bence iki yönde daha bir farklılıkla algılanmalıdır. Çünki kadın duyguları ile erkek duyguları arasında her ne kadar düğümlenmiş bağlar olmasına rağmen erkek ve kadın yapısını düşünürsek bu fark mevcuttur. Duygular, hissler insanlari anlatım alanıdır.  Her insan, fark etmez kadın ve ya erkek, içindekilerle yapılanmış ve o içerikdeki hisslerle insan olarak hayatını sürdürmektedir. Kadın hissleri ile erkek hissleri arasındakı fark nedir? Allah erkek ve kadını eşit yaratmış diye biliyoruz, fakat istisnai durumlar her zaman insanlar için geçerlidir. Bu nedenle de duygu anlamında bu farklar ortaya çıkmaktadır. Bir erkek her zaman güçlüdür, kadın ise zariftir. Zariflik kadının , güçlülük ise erkeyin fıtratında vardır. Eğer bunu göz ardı edersek bu fıtrata aygırı bir şey olur.  Kadınlar daima erkekle

Kadının tarifi...

Bir kadın ne kadar güzel, kültürlü, zarif, dürst ve hoş olursa olsun, hırçın huzursuz ve asabise son derece iticidir. Hangi erkek böyle bir kadınla olmak ister? yanında lüzumsuz el-kol haraketleri ile, asabi mimiklerle, dişlerini sıkarak konuşan, her an patlamaya hazır bir bomba ile ne kadar huzurlu ve mutlu ola bilirsiniz? Şık giyinmek de önemlidir ama zarafet daha önemlidir. İnsan yaratılış itibarile hantal olabilir. Öyle ölçülü, öyle toplu yürüyen hanımlar vardır ki, onların yürüyüşlerini bile seyr etmek ruha huzur verir. Hele onlarla yürüyüşe çıkmak ne kadar mutlu eder insani. Yere basışlarındaki yumuşaklık, adımlarındakı acelesiz, huzurlu tempo ruhu rahatlatır. Zarafet kadını şiirleştirir.  Ne kadınlar vardır tesettürlü de olsalar süzülür gibi, dans eder gibi yürürler. Bir bardak su verirken bardağı deyil, dünyaları uzatırlar insana. Hizmet önemli deyil, sunuş önemlidir. Yumuşak, hoş bir haraketle, gözlerinin içi gülerek, saygı ve sevgi dolu bir bakışla uzatılan bar

Özlemek...

Özlem... İçerisinde bir çok anlamlar taşıyan, ağır yüklü, derin duygulu, nefis ve bir o kadar da acı veren bir hiss. Güzel olduğu kadar da dünyanın belkide en zor duygusudur. Bu duygu her zaman sarmaz insanı, çünki kelimenin fıtratında özellik vardır. Yalnızca gerçek sevgilerde, temiz hisslerde bu duygu yoğunlaşır ve insanın varlığını sarar. İllede bir tarif vermek gerekirse bu duyguya bu şekilde yorumlaya biliriz: "beyinin bir kısmını bir objeye ayırma". İnsanın onun için farklı olan birinin ve ya bir nesnenin yakınında olamadığı bir durumda yeniden yanında isteme, görme hissini yaşamasıdır.  Aslında, bir şekilde insanın beğenisini kazanan bir hiss, her zaman arzulanan bir duygudur. Acı verdiyi kadar da şirindir bu duyguyu tatmak. En iyi ilacının zaman olduğu soylense de, çoğu durumda kontrolu ele almasına izin vermeden tadını çıkarmak daha mantıklıdır. Çünki Allah bütün duyguları biz insanlar için uygun görmüş de vermiş. Demek ki, bu duyguların yaşanma tarzı v

Olgun ve çocuk ruhlu kadın...!

Kadın dediyin bir başka olmalı. Eşini başka sevecek, ona diğer erkeklerden farklı olduğunu hiss etdirecek. Evine bağlı olacak bir kere, eşini, ailesini her kesin ötesinde mutlu etmeyi bilecek, sevmekte sınır tanımayacak. Kocasını sabahları sevgiyle uyandırıp, akşamları da mutlulukla uykuya daldıracak.  Her gün farklı bir şeyler aramasında olmalı bir kadın, deyişiklikler yapmalı ve bunu sevgisiyle birleştirip eşine sunmalı. İlk önce zamanını doğru kullanmalı, sabah uyandımı güzel bir kahvaltı hazırlayacak eşine ve birlikte o kahvaltı yapılacak, akşamdan kocasının giyimlerini hazır edecek, kullanacağı parfümüne kadar önem göstermeli. Sevgisiyle kocasını uğurlayıp, evinde işlerini yönetmek için hazırlanacak. Eşini öyle severek ailesine bağlamalı ki, kocası işte olduğu vakit eve gitmek için saatleri sayacak. Akşama kadar temizliyidi, yemeyidi bitirip kendine bir saat önemli bir zaman ayıracak. O zaman ki, kocasını karşılayacak. İlk defa eşi ile buluşur gibi hazırlanıp, süslen

Yalnızlık...

Yalnızlık... Her insan bazen yalnızdır. Etrafında ne kadar insan olursa olsun bir an vardır ki, kimsenin sana yetmediyini, aslında kendinden başka hiç kimsenin varlığını hiss etmediyini anlarsın. Etrafında olan onca insana rağmen bir boşluk vardır içinde, ne olduğu bilinmeyen, derin bir kuyu gibi. Bu içindeki boşluk seni uzaklara götürür, yaşadıklarını anımsamana, hatırlamana sebep olur. Öyle bir durum ki, bir şey yapmak istersin ama yapmaya gücün olmaz, sıkılırsın, bunalırsın, derin bir nefes almaya ihtiyaç duyarsın. Sanki bir ormana, bir dağ başına çıkıpta bağırasın gelir. Camı açıp derin bir nefesle bağırmaya hazır duruma gelirsin, ama vazgeçersin. İçindeki boşluğun anlamını anlamaya çalışırsın, ne istediyini düşünürsün. Usulca içinden bir ses kalbinin içindekileri beynine aktarır.  Cismani olarak yanında insanlar yeterincedir. Ailen var, arkadaşların var, işin var, aslında düzenli bir yaşamın varken neden bu boşluk içini kemirir diye aklını zorlarsın. Boşluk dediyimiz b

Sevmek ve Aşık olmak....

Aşık olmak ve sevmek... İki kelime ne kadar yakındır, ne kadar bir-birine dolaşık. Sanki aynı şeymiş gibi birini diğerinin yerinde kullanırız bazı cümlelerde. Fakat derinden düşününce ince bir çizgi ile fark olduğunu anlarız. Aşık olmak ilk defa gördüyün birinin bilmediyin bir şeyinden etkilenmektir. Bir bakışından, bir gülüşünden ve ya sadece ani bir duruşundan. O an beynimize kazılan ve hep o şekilde hatıramızda çerçivelenen bir kare olur.  Bir bakışına ve ya içten bir tebessümüne aşık olursun. Sende yıllar geçse bile hep aynı kalır o tebessüm...Adı geçtiğinde o gülüşü yaşarsın yeniden. O senin için dünyada tek olan insana çevrilir, birtanedir zannedersin ve yalnızca sen bulmuşsundur. Her gün, her an düşünürsün. Her kese bu mutlulukla gülücükler saçarsın. Mantıklı düşünemez, yalnızca kalbinle karar verirsin, gözüne bişey görünmez, bir anlamda göre bilen bir körsündür artık. Tebrikler aşık olmuşsun! Sevmek... Bu kelimenin anlamı çok derindir. Sevmek daha yüksekdedir

SonBahar...

Sonbahar... Kimileri sevmez sonbaharı, hüznünü taşıyamaz, kimileride aksine sanki sonbaharı yaşamak için dünyaya gelir. Sonbahar bazen sarı yaprakları ile hatırlanır, bazen narin yağmuru ile, bazen ise yalancı güneşi ile. Hayatı anlatan tek mevsimdir sonbahar. İçinde dörd mevsimi yaşatan tek mevsim. Güneşi ile bazen aldatıcı sıcaklık yansıtır, ummadık zamanda yağmuruyla ilkbaharı andırır, bir gün uyandığında kış kadar soğuk olduğunu hiss etdirir ve Sonbahar olarak ağaçların yapraklarından vazgeçmesini sağlar. Bu kadar acımasızdır sonbahar, ürkütücüdür. Ama sevmesini bilirsen, tadını almasını becerirsen bir o kadar da güzeldir sonbahar. Her şeyde bir güzellik, bir zevk alma olasılığı muhakkak vardır. Sonbaharı sevmenin, onu hüznüyle beraber yaşamanın tadını anlamak için hüznün ne olduğunu, nasıl bir hiss olmasını düşünmek gerek. İşte o zaman anlarsın ki, düşündüyün kadarda kötü bir şey deyildir. Hüzün güzeldir, her hiss gibi bazen onu da içinde yaşaman ve büyütmen gerekir.