Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Bunu oxudunuzmu?

Ən son nə zaman arvadınız üçün sevgili olmusunuz?

Aysel Abdullazadə yazır: "Yemək gətir, bütün gün canım çıxıb işdə..." - bu cümlə ilə başlayan axşamlar var ailələrdə. Bizim toplumda qadın-kişi və ailə mövzusunda çatışmayan, olması gərəkən, amma bir dürlü ola bilməyən situasiyalar mövcuddur. Ümumiyyətlə, ailə çəmbərimiz çox darısqaldır, ora istəklərimizi qısıtlı şəkildə sıxışdırmışıq. Bir qadın olaraq, bu mövzuya qadınların tərəfindən münasibət bidirəcəyəm. Əks cinsdən olan bir həmkarım da kişilərin nöqteyi-nəzərindən bu mövzunu bir az təhlil edib. Ailə münasibətlərində ilk öncə dostluq, sonrasında hörmət, daha sonra isə sevgi ardıcıllığı olması prinsipinə əsaslanıram. Ən üzünömürlü və sayğılı ailələrin təməlində bu prinsip dayanır. Günümüzdə kişilərlə yanaşı qadınlar da çalışır. Yəni hardasa, ikisinin də günlük yükü eynidir. Hər ikisi işdən evə gəlir. Yaxud da çalışmayan qadın evdə övladları ilə məşğul olur. Fərq etməz, mövzu hər iki situasiya üçün keçərlidir. Axşam işdən gələn kişi ailəsi və qadını tərəfində
En son yayınlar

Çıxarın bənövşəyi jaketləri cehiz sandıqlarından...

Çıxarın bənövşəyi jaketləri cehiz sandıqlarından... Axşam yeməyindən sonra bol köpüklü qəhvəmi hazırlayıb, evimin kitab oxumaq üçün olan küncünə çəkildim. Dünən “Qadınca addımlar” proqramının qonağı Antalya Qadın Dayanışma Mərkəzinin könüllüləri idi. Dilək Eldəniz və Kamilə Yılmaz. Tanış olduq, proqram öncəsi qadına və mərkəzə dair söhbət etdik. Gözəl bir proqram oldu. Mövzu qadın olunca zatən özümü unuduram. Sonra proqramda danışdıqlarımı yayımı izləyərkən xatırlayıram. Kamilə Yılmaz könüllü olmaqla bərabər, həm də bir yazıçıdır. Bəli, qadın yazıçı. Mənə kitabını hədiyyə etdi. Kitab hədiyyəsinə necə sevindiyimi məni tanıyanlar bilir. Bu axşam da hədiyə kitabımı oxumağı hədəflədim. Fəqət, başlanğıcda ilk hekayəni oxuyub bitirincə içimdə bir sükut baş qaldırdı. Gerisini oxuya bilmədim. Niyəmi? Kamilə xanım ilk hekayəsinin adını kitaba verib – “Bənövşəyi Jaketli Qadın” (mor cepkenli kadın) Hekayəni oxuyub bitirdim və əlimdə olmadan kitabı bağladım. Mənə çox təsir etdi. Rəsmən

Karı-koca değil, sevgili olmayı başardınız mı?

En son ne zaman karı-koca değil, sevgili oldunuz? “Yemek getir, bütün gün canım çıktı işte...” – bu cümle ile başlayan akşamlar var ailelerde. Bizim toplumda kadın-erkek ve aile konularında eksikliği olan, olması gereken ama bir türlü olamayan şeyler mevcut. Genel olarak aile çemberimiz çok dar, bu çembere isteklerimizi kısıtlı şekilde sıkıştırıyoruz. Aile ilişkilerinde ilk önce dostluk, sonrasında saygı, daha sonra ise sevgi olması prensibini doğru buluyorum. Temeli bu şekilde kurulan aileler daha sağlıklı oluyor. Günümüzde erkeklerin yanı sıra kadınlar da çalışmakta. Yani ikisinin de günlük yükü aynı. Yahut çalışmayan kadın bile ev işleri ve çocukları ile ilgileniyor. Akşam işten gelen erkek ailesi ve eşi tarafından güler yüzle karşılanıyor. Gün içinde kadının yükünün erkeğin çalışma yüküne beraber, bazen ise daha ağır olmasını gözardı ederek kadın, akşam yemeğini hazırlaması, yarın sabah için giyilecek kıyafetleri, çocukların hazırlığı, onlara gösterilen ilgi ve meşguliy

Saplantılı kocaların kurbanı kadınlar

Günaydın demek isterdim size.Fakat gün gerçekten aydın mı, onu netleştiremiyorum. Her gün sabah kahvaltısından sonra yeni demli çaydan bir bardak doldurup, kül tablasını balkondakı kanepemin başlığına koyup bir sigara yakarak haber sitelerinde dolaşmanın keyfinden kendimi mahrum etmem. Bu aralar, hatta son altı aydır bundan zevk alamıyorum. Mesele çayın güzel demlenmemesi ve ya sigaranın verdiyi öksürme ile ciğer rahatsızlığı değil. Mesele çok derin. Sitelerdeki haberlere göz attınız mı hiç? Bir kadın olarak bu ülkede yaşamaktan korkar oldum. Her gün öldürüyorlar, arkadaş, her gün muhakkak kadın ölümü yaşanır hale gelmiş bu memlekette. Sabah zevkimiz yok, akşam yemeğinden sonra televizyonda haber izleme keyfimiz vardı, onu da yarım bıraktınız. Nasıl izleyelim? Biz robot muyuz? İnternette dolaşıyorsun, karşına insan olan varlığın izleyemeyeceği videolar çıkıyor. Haber başlıkları zaten içimizi parçalıyor. “Eski eşi tarafından alnına mermi sıkılarak öldürüldü!”, “İki çocuğunun önünde

Çıkarın mor cepkenleri çeyiz sandıklarından...

Çıkarın mor cepkenleri çeyiz sandıklarından... Akşam yemeğinden sonra bol köpüklü kahvemi yapıp kitap okuma köşeme çekildim. Dün “Kadınca Adımlar” programının konuğu Antalya Kadın Dayanışma Merkezi’nin gönüllüleri idi. Dilek Eldeniz ve Kamile Yılmaz. Tanıştık, program öncesi kadına ve merkez’e dair sohbet ettik. Güzel bir program yaptık. Konu kadın olunca zaten kendimden geçiyorum. Sonra programda ne konuştuklarımı yayını izleyerek hatırlıyorum. Kamile Yılmaz gönüllü olmanın yanı sıra hem de bir yazar, evet kadın yazar. Bana kitabını hediye etti. Kitap hediyesinden ne kadar zevk aldığımı beni tanıyanlar bilir. İşte bu akşam da hediye kitabımı okumayı hedefledim. Fakat başlangıçtan ilk hikayeyi bitirdiğimde durdum. Gerisini okuyamadım. Neden mi? Kamile hanım ilk hikayenin adını kitaba vermiş – “Mor Cepkenli Kadın” Hikayeyi okuyup bitirdim ve elimde olmadan kitabı kapattım. Çok etkilendim. Beni resmen esir aldı hikaye. Eşim yanımda televizyon izliyordu. Ona sordum. “Sen, mor cepken

Sende Mahsur Kaldım - okuduklarımdan

Sedef... Bir yazardan imzalı kitap hediye almıştım. Hatta iki kitabını vermişti imzalayarak. Üstelik benim öztürkçemde yazmıştı hitabını - "qiymətli Aysel Ateş Abdullazade`ye" diye. Kitaplara olan bağımlılığımı beni tanıyanlar iyi bilir. İki kitap bana dünyanın en değerli nesnesi gibi oldu o an. İki ayrı hayatı okuyacak, iki, belki de daha çok hikayelere izleyici, misafir olacaktım. Ben kitaplara başka türlü yaklaşıyorum. Benim için her kitap birer hayattır, birer yaşantı, büyük bir dünyadır. Bu yüzden kitaplar en yakın arkadaşım. Hikayeleri olan insanları bu yüzdendir sevmem. Bayılıyorum hayat öykülerini dinlemeye ve sonrasında onu olgunlaştırarak yazmaya. Yazarından imzalı kitapları diyordum. Bir kaç gün sonra okuma fırsatım oldu. Bu havalarda, sobanın kenarında sıcacık dumanı üstünde neskafe ile kitap okumaya çıldırıyorum resmen. Bu havalarda diyorum, çünkü Antalya`da kış yok, en fazla bulutlu az yağmurlu bir soğuk olur ki buna da burada kış deniyor. Neyse. Bir akşam

Unutkan bir toplum

Bir toplum... O ne der, bu ne der, insanlar hakkımızda ne düşünür diye yaşayanlar ordusu. On dört yaşlı bir kızı intihara sürükleyen bir toplum. O kızın ayaklarını güneş gören bir pencereden salladılar. Sonra da el birliği ile ittiler. Bir toplum... Unutkan, her şeyin süreli hatırlandığı zamanla unutulduğu bir toplum. Sevgilisi tarafından katledilen bir kızın yaşa(yama)dığı toplum. Aytaç bizi izliyor, Elenayla buluşmuş, görüşmüşler. Hep bizden konuşuyorlar. İğrençliğimizden, önyargılarımızdan ve onları ittiğimiz ama kendimizin güle-oynaya yaşadığımız bu toplumdan konuşuyorlar. İsa da yanlarındaymış. Oradan burası daha rengareng görünüyormuş aslında. Gökkuşağı gibi, güneşli, parlak. ve önyargısız... Aslında siyah-beyaz olan hayatımız. Ve Özgecan... Gözlerinde hep otobüs durakları ve yalnızlık, Tırnak diplerinde kan var. O duraklarda inmek istiyor, kafasındaki levye izini silmek için uğraşıyor. Bir toplum... Psikoloğunun k

Farkındayım...

Farkındayım... Aslında her şeyin farkındayım ama Bunların bilincinde olmak güzel bir şey değil. Farkındayım ki, Dünyayı güzellik değil, merhamet kurtaracak. Merhamet olmayan bir dünyada güzelliğe yer yoktur zaten. Farkındayım. Acılar gittikçe vücuda işliyor, ordan da ruhuma. Alışıyorum bir zaman sonra, Ya da önemini kaybediyor dertler. Dert olmaktan çıkıp yaşamın bir haline dönüşüyor. Farkındayım... Sigaramın dumanında şekillenen hayalimin Ve toz pembe rüyaların gerçeye dönüşmediğinin farkındayım. Unutamıyor insanlar, Unutmuş gibi yapıyor. Oysa ne güzel olurdu bir balık hafızasını taşımak insan beyninde. Unutamadıklarımızı özleştiriyoruz kafamızda Biz oluyor yaşananlar, bize karışıyor. Farkındayım Biliyor musunuz? Aslında her şeyin farkındayım da. İşte... Dünyanın döndüğüne inandırmışlar ya bizi. Yalan, koca bir yalan. Dünya dönüyor olsaydı hep aynı yerden bakmazdık hayallerimize. Ya da gerçeğimize. Yutkundukça boğazıma bir şey düğümlendiğinin farkındayım. Boğulacak gibiyim ama boğ