Ana içeriğe atla

Saplantılı kocaların kurbanı kadınlar


Günaydın demek isterdim size.Fakat gün gerçekten aydın mı, onu netleştiremiyorum. Her gün sabah kahvaltısından sonra yeni demli çaydan bir bardak doldurup, kül tablasını balkondakı kanepemin başlığına koyup bir sigara yakarak haber sitelerinde dolaşmanın keyfinden kendimi mahrum etmem. Bu aralar, hatta son altı aydır bundan zevk alamıyorum. Mesele çayın güzel demlenmemesi ve ya sigaranın verdiyi öksürme ile ciğer rahatsızlığı değil. Mesele çok derin. Sitelerdeki haberlere göz attınız mı hiç? Bir kadın olarak bu ülkede yaşamaktan korkar oldum. Her gün öldürüyorlar, arkadaş, her gün muhakkak kadın ölümü yaşanır hale gelmiş bu memlekette. Sabah zevkimiz yok, akşam yemeğinden sonra televizyonda haber izleme keyfimiz vardı, onu da yarım bıraktınız. Nasıl izleyelim? Biz robot muyuz? İnternette dolaşıyorsun, karşına insan olan varlığın izleyemeyeceği videolar çıkıyor. Haber başlıkları zaten içimizi parçalıyor. “Eski eşi tarafından alnına mermi sıkılarak öldürüldü!”, “İki çocuğunun önünde karısını bıçakladı”, “Karısı uyuduktan sonra evini yaktı”, “Karısının yüzüne kezzap döktü”, “Boşandığı karısının evini basarak başını kesti”

Bu cümlelerin ağırlığını hissedebiliyor musunuz gerçekten? Bu ülkede kadın ne halde? Bu ülkede kadın her gün ölüm tehlikesi ile yüzyüze. Peki neden? Ataerkil bir toplumun taraftarı olan erkeklerle aynı dünyada yaşadığı için mi? Yoksa kadınların erkekleri doğru şekilde büyütemediği, sağlam psikoloji ile eğitemediği için mi? Şidet gören kadın ne kaar sağlam psikolojili evlat büyütebilir ki? Evet, size soruyorum. Her gün dövülen, fiziksel ve psikoloji şiddet uygulanan kadın ve bu şiddetin şahidi olan çocuk nasıl bir birey olacak bu topluma? Ben söyleyeyim. Geleceğin potansiel katili, şiddet uygulayıcısı. Bunu anlamak için psikolok ve ya öngörücü olmaya gerek yok. İnsan neden eğitilir? Neden terbiye ve ahlak kuralları ile büyütülür? Normal bir toplum üyesi olsun diye. Her gün annesini döven babanın oğlu yarın da kendi karısını döven bir “erkek” olacak. Bu nettir, tartışılmazdır!

Bir de eski eş saplantısı var kadınlar üzerinde. Kardeşim, boşanmışsın, ayrılmışsın, git kendine yeni bir sayfa aç, hayat kur. Neden bu saplantı, neden bu psikopatlık? Resmi devlet kuralları ile boşandığın kadına neden namus bekçiliği yapıyorsun? Bu hakkı nereden buluyorsun kendinde? Bu cinayetlerin çoğunda “eski eş” saplantısı mevcut. Boşandığı karısına bekçilik yapan, onu izleyen, hayatına ve yaşam tarzına karışma hakkını kendince kendinde bulan tamamlanmamış psikolojiye sahip erkekler. Lütfen, bunlara devlet olarak müdahele edilsin. Kadın katillerinin yüzde 75’i koca-eski koca, sevgili-eski sevgili. Yüzde 20’si erkek akraba (baba, ağabey vs)

Nereye kadar bu cinayetler? Nereye kadar kadın ölümleri?

Ortada kalan çocuklar, onların psikolojisi ve geleceği de travmalı olacak. Annesini, babasının öldürüğünü gören, bilen çocuktan hangi empatiyi, hangi toplumsal insaniyet düşüncelerini algılamasını bekleyebiliriz? Ne kadarını? Mahvolmuş bir insan hayatından bahsediyoruz burada.

Her zaman söylüyorum, hepsinin suçlusu yine biz kadınlarız. Ataerkil toplumun bilinçli ve ya bilinçsiz şekilde taraftarı da bazen biz kadınlar oluyoruz. İstemeden de olsa. Mesela erkek ve kız evladı arasında ayrımcılık eden anneler, erkek çocuğuna yemek vermesi için kız çocuğunu yönlendiren, erkek olduğu için onun sokağa çıkma saatinin farklı olmasını belirleyen, oğluna bulaşık yıkattırmayan, ev süpürttürmeyen, kanepede uzanırken bile “kumandayı ağabeyine ver” diyen anneler. Yapmayın, bilmeyerekten de olsa bu egemenliği büğütmeyin! Bunun sonucunda kadınlar ölüyor. Evinizde yanlış terbiye ve ahlakla büğüttüğünüz erkek çocukları yarın toplumun birer canisine, kadın katiline, namus bekçisine dönüşüyor.

Yıllardır bu ülkenin kadınları seslerini duyurmaya çalışıyor. Her gün öldürülen, şiddete maruz kalan, tecavüze uğrayan kadınlar kendilerini anlatacak mecra arıyorlar. Ancak maalesef toplumun vicdanını kanatan bir vahşet yaşanmadıkça hiçbiri derdini yeterince anlatamıyor. Kadına şiddeti araştırma komisyonu kurup, tüm üyelerini erkek yapan, hiçbir kadın kuruluşunu bu komisyona dahil etmeyi aklından bile geçirmeyen, kadın için en iyisini erkekler bilir anlayışındaki bir zihniyetten ne bekleyebiliriz ki? Kadınların erkek egemen bir toplumda yaşamasının zorluklarını erkek bilemez. Onu ancak yaşayanlar bilir.
Çoğu kadın katilinin bahanesi – “Namusumu kurtardım”
Şunu bu erkelerin kafasına biri çivilesin lütfen - Kadın senin namusun değil! Kadın kendi namusundan kendisi sorumludur. Kadınlar siz “namus bekçilerinden” daha çok namusludur. Dul kalan kadın çocuklarına sahip çıkarak onları büyütür, yetiştirir, zor şartlar altında çalışır, ana-babalık yaparak onların eksik yanını sevgisiyle kapatmaya çalışır. Çocukları için ekmeğinde olan insanlardır kadınlar. Şimdiye kadar nafaka ödememek için kaçan, ülkesini terk eden, mahkemelerde git-gel yapan erkeklerin sayını biliyor musunuz? Namusu niye kadının omzuna yüklüyorsunuz ağır bir yük gibi? Bu babaların namusu nerede söyler misiniz?
Bir de şunu sorayım. Hani namusumu temizledim deyip de ihanetle damgalandırdığınız kadınların partneri kadın mı? O erkeklerin namusu nerede? Yoksa erkek değil mi onlar?

Önce kadını insan olarak değerlendirelim ve onun da yasalar karşısında erkekle eşit haklara sahip olduğunu aile Meclis’lerinden kabul edelim.
Sen erkek olduğun için hiç bir bahane kabul edilmeksizin bir kadını öldüremezsin! Bu kadın – annen, eşin, kızın olsa dahi!
Son olarak, kadını küçük gören, kadına şiddete hak kazandıran defolu kafalardan arınmak için yine biz kadınlar mücadele etmeliyiz, biz çabalamalıyız. Evimizdeki çocuklarımızdan başlamalıyız. Kız ve erkek fark etmeksizin evlatlarımıza cinsiyet değil, insan faktörünü anlatmalıyız. Kızımıza pembe, oğlumuza mavi giydirmemekle başlamalıyız mesela. Oğluna, hadi kız kardeşine de çay getir, kızına kardeşinle sen de sinemaya, canlı müzikli ortama, eğlenmeye git! diyerek başlamalıyız mesela. Kadın değil, İnsan! Erkek değil, İnsan! Anlatarak başlamalıyız mesela.

Belki 15-20 sene sonra balkonda çay ve günlük haberlere göz atma keyfini yeniden keyif’e dönüştürebiliriz. O zaman da yaşlanacağız derseniz, evlatlarımız için sağlam bir toplum kurmuş olursak, kadınların öldürülmesini toplum olarak durdurabilirsek,  o yaşta da onun zevkini yaşarız artık.


Aysel Ateş ABDULLAZADE
Türkiye, Antalya
medyaege

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tanışlıq mədəniyyəti...

Aysel Abdullazadə yazır: - Salam. Çox mənalı gözləriniz var. - O dərin baxışlarda itməkdən qorxuram. - Xanım, adınızın mənası nədir? - Bu gülün belə (430*250 ölçüdə qırmızı gül göndərir) gözəlliyiniz qarşısında boynu bükükdür.  - Çox gözəlsiniz, tanış olaqmı? - Söhbət edək, peşman olmazsan. - Şəkildəki özünsən? Əgər özünsənsə, qəşəng xanımsan.  - İdmançıyam, tanış olaq? Bu siyahını istənilən qədər uzatmaq olar, elə uzadırlar da... Sizlərlə cəmiyyətimizdə çatışmazlığı yüksək səviyyədə olan, amma əslində, insanlığın önəmli bir mövzusundan - tanışlıq mədəniyyətindən danışmaq istəyirəm. Bəli, tanışlığın da bir mədəniyyəti, özünə görə qəlibləri var. Ümumiyyətlə, hər şeydə bir sınır, bəlirli bir çərçivə olması gərəkdiyi qənaətindəyəm. Örnək kimi, "Allah salamı" dediyimiz ən isti kəlməni belə tanıdığımız, öncədən və ya sonrasında ünsiyyətdə olduğumuz, gərəkdirən durumlarda istifadə etdiyimiz bir gerçək... bu, qeyd etdiyim o çərçivənin bir misalla əyani göstəricisidir

Sevişmək və seks anlamı

Sevişmək və seks...   Bu iki ifadə ilk baxışda eynilik təzahürü yaradır. Sanki eyni bir nəsnə olaraq alqılanır. Hətta sinonim kimi də işlənə bilir. Lakin ən çox istifadə üstünlüyü sevişmək kəliməsindədir. İnsanlar bu sözü öz aralarında ümumiləşdirib ikisini bir anlamda istifadə edirlər. Çox az cütlüyə rast gəlmək olar ki, sevişmək istəyirəm yerinə sekslə məşğul olmaq istəyirəm tərzində cümlə qursun. Əslində oxşarlıq qaçınılmazdır, fəqət fərq də istisna deyil. Sevişmək başlanğıc, seks isə sondur. Kişi və qadın yapısında sevişmək və seksə keçid fərqli hiss olunur. Ön sevişmə həssaslıq tələb edir, qadın üçün daha əsas hesab edilən bu proses seksin mənbəyi və orqazmın yaşanması üçün əsas faktordur. Qadın və kişi hissləri fərqlidir, qadınlar toxunuşa daha çox önəm verirlər. Kiş də sevər toxunuşu, amma qadın qədər yox. Qadını zərif və incə toxunuşlarla ram etmək ön sevişmənin əsasıdır. Sevişmək sözü sığal, oxşamaq, toxunmaq,öpmək, bir sözlə hiss etmək kimi ifadələri özüdə iç

Kadının tarifi...

Bir kadın ne kadar güzel, kültürlü, zarif, dürst ve hoş olursa olsun, hırçın huzursuz ve asabise son derece iticidir. Hangi erkek böyle bir kadınla olmak ister? yanında lüzumsuz el-kol haraketleri ile, asabi mimiklerle, dişlerini sıkarak konuşan, her an patlamaya hazır bir bomba ile ne kadar huzurlu ve mutlu ola bilirsiniz? Şık giyinmek de önemlidir ama zarafet daha önemlidir. İnsan yaratılış itibarile hantal olabilir. Öyle ölçülü, öyle toplu yürüyen hanımlar vardır ki, onların yürüyüşlerini bile seyr etmek ruha huzur verir. Hele onlarla yürüyüşe çıkmak ne kadar mutlu eder insani. Yere basışlarındaki yumuşaklık, adımlarındakı acelesiz, huzurlu tempo ruhu rahatlatır. Zarafet kadını şiirleştirir.  Ne kadınlar vardır tesettürlü de olsalar süzülür gibi, dans eder gibi yürürler. Bir bardak su verirken bardağı deyil, dünyaları uzatırlar insana. Hizmet önemli deyil, sunuş önemlidir. Yumuşak, hoş bir haraketle, gözlerinin içi gülerek, saygı ve sevgi dolu bir bakışla uzatılan bar