Küçük görülen entelektüel kadınların hayal kırıklıkları...
Dünyada
insan iki çeşitte, iki cinste yaratıldı. Her ne kadar bir-birinin aynı insanlar
olmasa da, sonuçta cinsler bir-birine çok benzer. Beyinleri, yapıları ve fıtri
olarak.
Erkekler
ve kadınlar yüze çok yakın oranla bir-birinin aynı düşünür, aynı duruşu
sergiler. Mesela, kadınlar daha duygusal olur, erkekler ise aksi, daha kaba ve
daha özgür.
Entelektüellik
insan yapısına doğuştan gelse de, sonrası kazanılma olarak genişleniyor. Yani
insan nasıl bir ortamda, ailede, çevrede büyüyorsa, entelekti de o çerçevede
büyür, genişler ve ya hiç büyümeden onu kürtaj yapar yaşadığı toplum. Kürtaj
nedense bu dünyada hep kadınlara yapılır. Kadının canını koparırlar, yaşamını
sahiplenirler, beynini durdururlar, sesini kısıtlarlar...
Peki,
entelektüel kadınları toplumda tercih edecek, saygı duyacak ve bunların yanı
sıra hayatına alıp taşıya bilecek erkekler var mıdır?
-
Abi, kadının ne işi var dışarıda, otursun çocuğuna, kocasına baksın.
-
Kadın yalnız başına çarşıya gider mi? Nerede bunun kocası?
- Kitap
mı? Ne yapacaksın kitabı, akşama bol tereyağlı pilav yap.
- Ee,
ne çalışması, otur oturduğun yerde.
-
Kadın internete girmez, giriyorsa namussuzdur.
-
Kavga ederken bana söylediğin o şeyleri okuduğun kitaplardan öğreniyorsun!
-
Kızın üniversitede ne işi? Orta okul neyine yetmiyor.
Bunlar
geçen asrın babalarının, kocalarının kadın hakkındaki düşünceleridir. Kadın
okumaz, yalnız dışarıya çıkmaz, kız çocuğu üniversiteye gitmez, internete
girmez ve.s. Oysa bu toplumun bilgili, kültürlü kadınlara ihtiyacı var. İyi bir
öğretmene, iyi bir doktora, güzel bir mimara, avukata bu ülkede ihtiyaç
duyuyoruz, duyacağız.
Gelelim
erkeklerin entelektüel kadınları basitleştirme, hor görme kısmına.
Şöyle
söyleyelim, bir kişiyi ve ya nesneni basit gibi algılamak, hor görmek
tamamlanmamış bir psikolojiye sahip olmanın göstergesidir. Erkeklerin çoğu
okumuş, bilgili, kültürlü, sözünü ve hakkını bilen, hukuklarını talep eden
kadınlarla birliktelikten korkar. Çünkü bu gibi kadınları taşımak onlara ağır
gelir.
Bir
yazım vardı: “okumuş kadın 1:0 önde olan kadındır”. Evet, bu kadınlar hayata ve
ilişkiye zaten bir adım önde başlar. Sen gerideki adımınla onu geçeçeğini değil
de, ona yetişe bileceğine inanmadığın için bu ilişkiden, evlilikten korkarsın,
sevgili erkek!
Senin
zihniyetin sahip olmaktan öteye geçmiyor çünkü. Sahiplenmek güzel bir duygudur,
fakat karşıdakini köleye çevirmek düşüncesine kapılana kadar.
Sen
entelektüel kadını taşıya bileceğinden emin değilsin. Bu yüzden korkularına
esir düşerek ondan uzaktasın.
Bazen
de aksi olur. Entelektüel bir kadını esir eden erkekler vardır. Kadın sever,
evlenir, lakin bir süre sonra kısıtlamalara, kafese konulmaya maruz kalır.
Dışarı çıkmamalar, izin vermemeler, yalnız hiç bir şeye karar verememe dahil
olur birlikteliğe ve o birliktelik ölmeye başlar.
Basitlik
erkeklerin sevdiği bir nesne mi, yoksa onlar özgüvensizlikten mi bu durumu
yaşıyorlar, toplum olarak çözmüş değiliz. Bence, entelektüelite erkeklere bir
az zor bulaşmış bir şey. Yoksa bu kadar korkmazdılar entelektüel kadınlardan.
Ya da bu korku bildiğimiz özgüvensizlik. Acaba, her hangi bir konuda ben geride
kalır mıyım, o benden daha iyi bilir gibi düşüncelere kapılmaktır bu korkunun
nedeni. İyi ya, bir de aksini düşünsen. Sen ondan öğreneceksin, onun
düşüncelerinden besinleneceksin, nesi kötü bunun?
Mesela,
balkan müzikleri dinlesen onunla birlikte, rusçanı geliştirsen, çevre sorunları
üzerine sohbetine fikirlerini ekleyince kendini keşf etsen, güncel politikadan
konuyu psikolojiye taşıdığında kendi psikolojini çözmeye başlasan olmaz mı
yani?
“Hayır, olmaz! Ben bir erkeğim ve bir erkek
bir kadından geride olduğunu, kadının ondan üstün zekaya, entelektüel
kapasiteye sahip olduğunu kabul edemez. Etmemeli! Her daim erkek bir tık
öndedir, bunu kimse değişemez. Ben bir kadından hiç bir şey öğrenmem. Çünki o
bir kadın ve ben bir erkeğim!”
Kadın
kitap isterse, ona kepçe; kağıt ve kalem istediğinde
ona kazan ve bir sürü bulaşık gösteren adamlar vardır bu toplumda. İşte burada
başlar enteleküel kadının hayal kırıklığı. Küçük görülür,dışlanır yaşadığı
ortamdan. İsteklerine güler, düşüncelerile dalga geçer böyle adamlar. Ve o
kadının beyin ölümü gerçekleşir, hayatla bağı kesilir. Yazma yeteneği olup da yazamamak
öldürür entelektüel kadını. İstediği kitabı alamamak, okuma zamanını yemeğe,
bulaşığa devr etmek öldürür entelektüel kadını. Ve anlaşılmamak mahv eder tüm
kadınları...
Dostoyevski’nin “suç ve ceza”sını, Gabriel
Garcia Marquez’in “yüzyıllık yalnızlık” eserini, Tolstoy edebiyatını kiminle
paylaşmasını bilemeyen kadındır entelektüel kadın.
İçinizdeki
ışığı kimseye ödünç vermeyin, kimsenin o ışığa parmak tıkmasına göz yummayın.
Unutma, entelektüel kadın, sen değerlisin, sen toplum için bir ışıksın, sen
geleceksin, sen toplumun gerçek bir toplum olmasını sağlayan en ümde üyesisin
ve siz tüm kadınlar, entelektüel olmak için zamanın geçtiğini düşünmeyin, her
zaman kendinizi eğitmek, öğrenmek için çabalayın, bunu iyi bir gelecek
yetiştirmek adına yapın, annelik adına yapın!
Sevgili
erkekler, kadınlarınızı kısıtlamak yerine onlarla gurur duyun ve onların
ağırlığını taşıya bilecek omuza sahip olun!
Aysel Ateş Abdullazade
13.08.2018
Yorumlar
Yorum Gönder